Arada Skyscanner programını kontrol ederim. Ucuz uçak biletini oradan yakaladım. Bileti de GotoGate'den aldım. Havayolları şirketi de Ethiad idi. Abu Dabi'den aktarmalı uçacaktım. Sabah 07.30 gibi İstanbul'dan havalanıp, gece 00.00 civarında Bangkok'a inecektim. Tayland Türkiye'den 4 saat ileride. Aslında arada çok daha fazla saat farkı varmış gibi geliyor. Uçağın gece inecek olması tercih edeceğim bir durum değil ama biletin ucuzluğunun nedenlerinden biri bu. Uçak İstanbul'dan 1.5 saat rötarlı kalkmasına rağmen 00.30 gibi Bangkok Suvarnabhumi havaalanına indim. Bangkok'ta iki havaalanı var. Yurtdışı uçuşlar için genelde Suvarnabhumi kullanılırken, Asya ülkeleri ve ülke içinde genelde Don Mueang kullanılıyor. Tayland Türklere 90 gün vize uygulamıyor. Elinizi kolunuza sallayarak gelip girebiliyorsunuz.
Gece 00.00'dan sonra toplu ulaşım olmadığından, Asya'nın harika uygulaması Grab ile taksi çağırdım. Uygulama çok kolay ve güvenilir. Teknoloji kullanmakta çok becerikli olmamama rağmen zorluk yaşamadım. Üstelik Tayca ya da İngilizce bilmenize de gerek yok. Uygulama da çeviri özelliği de var. Havaalanında az bir döviz çevirdim. Kurlar hali ile havaalanında daha düşük. Şehir merkezinde hem döviz bozduracağım hem de bir Tayland telefon hattı alacağım. Aracıma biniyor ve Bangkok'un sıcak gecesinde meraklı gözler ve heyecanlı kalbimle el ele tutuşup otele doğru hızlıca gidiyoruz. Asya ilk güzel sürprizini başlar başlamaz veriyor. Bugün, yani 5 Aralık Kral'ın Günü imiş. 2016'da ölen ve ülkesine 70 yıl krallık yapan, halkı tarafından çok sevilen Kral Bhumibol'un doğum günü. Ayrıca bugün Tayland'da babalar günü olarak da kutlanıyor. Ülkede törenler, kutlamalar yapılırken, sokaklarda bedava yemek , içecek, ücretsiz yollar babadan çocuklarına aktarılıyor.
Otelime vardığımda, Bangkok için bile geç bir saat olmuştu. Odama çıktığımda müthiş mutluluk kapladı içimi. Bütün seyahatim boyunca kaldığım en iyi en büyük oteldi. Standart bir otel odasının 4 katı büyüklüğünde, nerede ise bir oda büyüklüğünde balkon...Gece balkondan gelen bugüne kadar hissetmediğim kokular, sesler. Bunu kesinlikle anlatmaya kelimeler yetmez. Özellikle kokular beni o kadar benden aldı ki o kadar uykum olmasına ve yorgun olmama rağmen uzun müddet uyuyamadım. İlk geceden sonra bir daha o kokuyu hissedemedim. Çünkü alışmıştım. Artık uyuyup ertesi gün kahvaltı için o uçsuz bucaksız, yıllardır beklediğim, özlemle izlediğim, yemesem de tatlarını damağımda hissettiğim yiyecekler dünyasına adım atmalıydım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder