Sabah ezanına tamamen uyanmıştım. Aslında bir vakit önce dışarıdan gelen yaşlı ayakların seslerine gözlerim aralanmıştı. Sabah ezanı öncesinde camiye gelen yaşlılar, arabanın içinde benim uyuduğumu nereden bilsinler. Geçip gittiler. Sonra hoca "Allahu ekber" diye seslendi. Kapıyı açtığımda, dağdan gelen serin hava kucakladı.
- Seni bir yerden tanıyorum ama çıkaramıyorum, yine de sarılmak istedim.
- Ben de sana yabancı değilim. Belki Bizanslı bir komutan iken tüm gece çadırın etrafında dönüp sabaha yorgun düştüğünde seni görmüşümdür ovada. Ya da sıcağın ortasında, tiyatronun basamaklarını tamir eden Lidyalı bir işçi iken aman vermişindir durup dururken esip.
Çok uzatmadan ayakkabılarımı giyip tuvalete gittim. Ne iyi oldu şöyle yakında tuvalet. Arabada ilk gecem gayet memnun geçti. Yüzümü de yıkayıp geri geldim. Arabayı toparladım. Saat erken. Kahvaltıyı Ödemiş'te yapar devam ederim diye düşündüm. Töngül pidenin mucidi olan dükkana ilk müşteri olarak girdim. Amca vefat etmiş. Sanırım kızı işletmeyi sürdürüyor. Pidenin lezzetinde bir kayıp yok ama dükkanın ruhu eskisi gibi değil. Ne eskisi gibi ki zaten. Damağım memnun, midem memnun. Daha ne olsun.
Dün varmaya çalıştığım ama varamadığım Nysa'ya doğru yola çıkıyorum. Köyler, dağlar , manzaralar. Tek yolculuklarımda çok konuşurum kendimle. O anlatıyor ben dinliyorum. Ben anlatıyorum o bazen manzaraya dalıyor bazen de uyuyakalıyor. Ses etmiyorum. Tanıdığım için kıyak geçiyorum.
Nysa'ya varmadan önce coğrafyanın kaderi pidelerden yiyorum ve Nysa'dan içeri kıvrılıyorum. Ne büyük ne kendi halinde ne ıssız. Tam da aradığım gibi. Antik şehirlerde çoğu zaman bir taş, bir duvar, bir bina beni çeker ve vaktimin çoğunu orada geçmişi ve rüzgarı dinleyerek geçiririm. Daha doğrusu çoğunlukla rüzgar taşır sesleri, anıları. Bu seferde bir Bouleterion yani meclis binası alıkoydu beni. Sanırım iki saat dinledim, dinlendim. Nysa derseniz benim aklımda meclis binası var bilesiniz.
Keşke devam edebilseydim kalmaya. Akşam yaklaşıyor. Bu sefer nerede kalacağız bakalım. Aklımda Çine'de belediyenin işlettiği kamping var. Yorumlar gayet güzel. Bayağı bir yol gidip kampa giriyorum. Efendim kampta ya çadırda ya karavanda kalabilirmişsiniz ama arabada kalamazmışsınız. Bu saçma sapan uygulama sinirimi zıplatıyor. Arabada çadırda olmasına rağmen sebebi sunulamayan böyle bir zihniyette yerde kalmak istemiyorum. Çine'den hızla uzaklaşıyorum. Nerede kalacağımı da bilemiyorum. Akşam çökmek üzere hatta çöktü. Kamping alanlarının çoğu kapalı. Ben de artık iyice yorulduğumdan Akyaka'ya gidip bir pansiyona atıyorum kendimi. Azmak'ın kenarındayım tesadüfen. Hadi bakalım:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder