17 Kasım 2024 Pazar

8 Günde 8 Antik Şehir - Bölüm 3

 


Bugün Elif'i İstanbul'a yolcu edeceğim. Denizli'den İstanbul'a otobüs yolculuğu 4 saat fazla gözüktüğü için sabah yola çıkıp, Akhisar Otogarı'ndan binecek, ben yoluma devam edeceğim.

Sabah Pamukkale'den balonlar eşliğinde günü selamladık. Gün doğumu sırasında gökyüzündeki balonlar harika bir manzara sunuyor. Burada Kapadokya'nın yarı fiyatına bu macerayı yaşayabilirsiniz.

Yaklaşık 1-1,5 saat sonra Akhisar Otogarı'na girdik ve zamanında gelen otobüse bavulu koyarken, bir beyefendi bana Bilal Kısa'yı tanıyıp tanımadığımı sordu. Tanımadığımı söyleyince, internetten bir bakmamı, çok benzediğimi söyledi. O sırada bavulu yerleştirdik ve internetten baktık. Bilal Kısa eski bir futbolcu imiş. Akhisar'da oynadıktan sonra GS ve FB'de oynamış. Pek bana benzetemedik. Elif'i uğurlamak için otobüs  yanında beklerken beni Bilal Kısa'ya benzeten adını sonradan öğrendiğim Harun abi orada eşi ile duruyordu. Bakıp bakmadığımı sordu. Ben de gülümseyerek baktığımı söyledim. Benim kendimi pek benzetememiş olabileceğimi ama kendisinin Bilal ile çok vakit geçirdiğinden tavırlarımı benzettiğini söyledi. Futbolcu olup olmadığını sorduğumda, o dönemin kulüp başkanı olduğunu öğrendim. Akhisar'da ne yapacağımı sorduğunda, meşhur pideli paçadan yiyip, Nysa antik kentine doğru yola çıkacağımı söyledim. Otobüs kalktıktan sonra arabasının peşinden gelmemi, bana tarif edeceğini iletti. Elif'in otobüsünü uğurladıktan sonra Akhisar çarşıya doğru yola çıktık. Yer olmayan otoparka beni almalarını söyledi. Arabadan indiğimizde paçacıyı arayıp, bir misafirinin geleceğini, ilgilenmelerini istedi. Karşı taraf nasıl tanıyacağız dediğinde, "Bilal Kısa geliyor, tanırsınız dedi" :) Çorbayı içtikten sonra yanına gitmemi ve çay içmemizi rica etti.

Orta Ege kasabalarını severim. Hala esnaflık, samimiyet, eski gelenek ve görenekleri bulabilirsiniz. Akhisar'da da bu durum baki. Esnaf dükkanlarının arasında Karakazan Paçacısı'nı bulup dükkana girdiğimde, "Bilal abi hoş geldin" ile karşılanınca ben de iyice havaya girdim. Gelen ortaya esaslı bir kafa çakıp sokakta güzel bir masaya oturdum ve torpilli pideli paçam geldi. Bittikçe de takviye ettiler sağ olsunlar. Pideli paça efsane bir lezzet. Tabağın altında o yumuşacık pideler, üzerine tepeleme kelle eti ve bence alameti farikası beyin ezmesi. Tabaktan dökülen paça suyu ile birlikte önünüze geliyor. Bolca talep var ki kesinlikle olmalı. Dükkanın sahibi Tayfun masama geldi ve bu güzel insanla sohbet etme imkanını buldum. Bana da "Bilal abi" diye hitap etti hep:) Para da almadan beni uğurladı. Allah kazancını daim etsin. Sonra karnım tok Harun abinin dükkanının yolunu tuttum. Kasabanın gıda toptancısı Harun abi. Beni buyur etti ve çaycıyı çağırdı. Çaycı demesin mi: " Abi Bilal Kısa'ya ne kadar benziyor". Akhisar'da Bilal Kısa bayağı seviliyor. Beni de çok sevdiler sağ olsunlar. Buradan Bilal Kısa'ya da selam edeyim. Akhisar seni seviyor:) 


Harun abi ile sohbetten sonra izin istedim. Kendisine teşekkürlerimi iletip yoluma döndüm. Yarım saatte çıkarım dediğim Akhisar kalbimde ayrı bir yer buldu. Nysa'ya doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Fakat bir şekilde başka yola sapmışım. Yolu bayağı uzatmış oldum. Saruhanlı-Büyükbelen üzerinden Ahmetli'ye çıktığımı iki gün önce ciğer yediğimiz dükkanı görünce anladım. Görünce yememek de olmazdı. Bir ciğer bir lahmacun daha Boz Dağ'a kendimi vurmadan önce yolluk oldu. Aslında Sardis antik kentine girmeyi planlamıyordum. Ama kahverengi tabelayı görünce dayanamadım. Sardis antik kenti bir kompleks şeklinde değil. Dağınık olarak Sart kasabasının çeşitli yerlerine dağılmış. Yani bir kapıdan girince her yeri gördüğünüz şehirlerden değil. Ben gynasium ve zamanın en büyük havrası olan yerleşkeye girdim. Fakat burada beni en çok etkileyen Roma ve Bizans dönemi dükkanları oldu. Bilgilendirmeler de gayet iyi olunca çok keyif aldım.





Buradan çıktıktan sonra kısa mesafedeki Artemis Tapınağı ve Sart Kilisesi'ni de ziyaret ettim. Daha bir çok alan mevcut ama vakit öğleden sonra oldu. O yüzden hareket etmeliyim. Nysa'ya bugün varmam yalan oldu. İlk defa arabada yatacağım. Kendime tuvaletin yanında ve nispeten güvenli bir yer bulmam lazım. Gece sık tuvalete kalktığımdan benim için en önemli unsur. Boz Dağ'da bir yer bulamazsam Birgi'ye doğru inmeyi planlıyorum. 

Boz Dağ heybetli ama heybetini üzerine çıkınca anlıyorsun. Hava soğuk. Gölgeler sessiz. Buraya kadar çıkmışken gocunmayıp Tabakçı Deresi Dev Kazanları'nı görüyorum. Yaz olsa ne serinlenilir buralarda.


Boz Dağ'da gözüme bir yeri kestiremiyorum. Aşağıda doğru inmeye başlıyorum. Birgi'de bir yer bulurum umudundayım. Akşam çöküyor. Birgi'de bir tur attıktan sonra öyle güzel bir yer görüyorum ki. Jandarma karakolunun görüş mesafesinde tarihi bir caminin yanı. Ulu bir ağacın altı. Jandarmaya gidip bu gece orada kalmamın sakıncası olup olmadığını soruyorum. Olur yanıtını aldıktan sonra sessiz Birgi sokaklarında biraz yürüyüp bir Töngül pidesi yiyorum. Dönüşte arabayı hazırlayıp yatıyorum. Ummadığım kadar rahat oldu. İyi geceler...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder