20 Temmuz 2025 Pazar

Kerametli Robinson - Dünya Oluşuyor

 Önce Düş Tarlaları vardı, sonsuz düşlere çiçek açan. Sonra bir ada oluştu, ruhumun derinliklerinde. Adanın adına Keramet dedim. Ardından Robinson adaya düştü. Ve Düş Tarlaları'nın Kerametli Robinson'u ateşi buldu.

Bir ada dört tarafını da su kaplıyorsa adadır. Öyle ise Kaşık Adası ne kadar bir ada ise Amerika, Avustralya, hatta Asya, Avrupa, Afrika, birbirini bağlayan küçücük kavşakları da dahil olarak bir ada değil midir? Gayet de bir adadır. Uydurmaların, hikaye ve masalların ne kadar akıl almaz ise, o kadar büyük adalar oluşmaz mı? Ve bir adanın etrafının su ile çevrilmesi mi gerekir? Mesela dünyamız bir ada olamaz mı? Onun yuvarlak ya da yuvarlağa yakın biçimini çevreleyen uzay boşluğu su yerine geçmez mi? Bence geçer. Nice örnekler verebilirim sana, beni okuyan , okuyacak olan, tanıdığım , tanımadığım. Etrafımızı saran yalanlar, kurallar, düzen, ya da kaos da bizi bir ada yapmaz mı?



Ada önemlidir ve her ada kendine özgüdür. Aynı her insan her olayı farklı yorumlayıp kendi adasını oluşturduğu gibi. Yıllardır yazdıklarımı, hayallerimi ne yapacağım diye düşünmeye son verip, kendi adamın içinde başka adalar da oluşturarak, Düş Tarlaları'nda yazmaya, Kerametli Robinson evreni oluşturmaya bir sene önce başladım. Sürekli, sınırı olmadan, canım ne isterse, istediğim kadar uydurarak. Doğduğumuzdan beri bize dayatılan kurallar, hedeflerden (aynılarını biz de başkalarına yapıyoruz ) sıyrılıp keyfimin kahyası olmaya çalıştığım son bir yılda, çok yol aldım. Artık sabahları alarmla kalkmıyorum. Bir şeyler yapmadığım zaman kendimi suçlamayı bıraktım. Anladım ki bizi en çok bağlayan konu bir şeyler yapmak zorunda olduğumuzun dayatılması ve yeterli olmadığımız hep daha ileri gitmemiz gerektiği konusunda yaşadığımız kendimizi suçlamalarımız. Şöyle bir düşün; besleyici yemekler yememek, dersi anlamamak, sınavdan daha yüksek not alamamak, kan değerlerimizin belirtilen değer dışında olması, günümüzün artık tiksindirici boyuta ulaşan pozitif olamamak ve enerjimizin düşüklüğü:), yöneticinin her geçen sene çıtayı yükseltmesi, eşinin, sevgilinin onunla yeterli derece ilgilenmediğini söylemesi, ve daha niceleri...

Ne dedim en önemlisi hiç bir şeyin yeterli gelmemesi, bir şeyler yapmak zorunda bırakılışımız ve bırakmamız. Koltuğunda hatta koltuğun yoksa dünyanın sana sunduğu her hangi bir zeminde oturmak ve geleni geçeni izlemek. Bulutları seyretmek, kokuları hissetmek. Gayet yeterli ve kendi kendine yeten bir ada olduğumuzu ve dalgaların bize vurup geri çekilmesi için bir şey yapmak zorunda olmayışımızı bilmek, keyfimizin kahyası olmamızın ilk adımı.

Kerametli Robinson, bu düşünmeler ve hayallerin ana karakteridir. Etrafına kondurduğu hikayeler, gün batımları, şen çakallardır. Sadece erken hasat zeytinyağı almazsınız, Kerametli Robinson'un adasına konuk olur, onunla beraber ateşin başına da oturursunuz :) Belki size adada hayatta kalmanın yollarından bile bahseder:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder