Öğle yemeği yenilip, altılı ganyan koşuları yavaştan başlarken, bu seferde Naci abiye doğru yollanma hazırlıkları başlardı. "Naci'ye git. Doğan Usta'nın oğluyum de. 400'lük zımpara ve üstüpü al".
2020 Şubatında on yıllar sonra, nalbur Naci abinin dükkanına doğru
yürümeye başladığımda, hiç hatırladığım gibi değil idi hava. Kan donduran değil, kanı kıpırtısız aktıran bir soğuk vardır, hani böyle ağır çekim, siyah beyaz
filmlerde olur ya, öyle yani. Hatırladığım ise sıcak yaz öğlenleri idi. Çünkü
okul tatil olmuş, tüm arkadaşlarım köye gitmiş, sonbahar dönüşünde beni
imrendirecek anılar biriktirmekte idiler. Dedim ya, hava sıcaktı. Dükkandan
Yenişehir'e doğru, beyaz Pinokyo bisikletimle giderdim. Öyle Pinokyo değil ey
okur! Bir kere dinamolu farı ve arkasında bagajı vardı. Bu bisikleti
Almanya'dan Sabri amca getirmişti. Sabri amcanın, sıkı dur, beyaz bir Ford
Capri'si vardı. 980 yıllarında Türkiye'de Ford Capri nedir, onu şimdi anlamak
mümkün değil de sen şu ramazan günlerinde, ocakbaşına gitmiş gibi düşün. Ama
o da başka bir hikayenin konusu olsun, Naci abi kral adamdır, bölmeyelim.
Yenişehir'e giden, havanın sıcak olduğu yolda ilerlerken sanırım
en çok düşündüğüm denize girmek olurdu. Naci abinin dükkanı gri idi ve Naci abi
hep gri, dizlere kadar uzanan bir önlük giyerdi. İki cebi vardı, o zamanlar
saçları siyahtı.
Dükkanın içinde ahşaptan kutular, kutuların içinde çiviler,
pullar. Yine ahşap raflara dizili neler neler. Ya o üstüpüler ! Üstüpü nedir
bilen azdır sanırım. Bir çocuğun cumartesi öğleden sonrası, bahşiş alması için gerekir mesela. Tertemiz bir üstüpü ile silersin teslim edilecek arabanın
köşelerini. Küçük, narin, kısa dokunuşlarla, 980'lerde nasıl saf sevgi ile
öperse bir ortaokul çocuğu begendiğı kızı öyle iste.
Dükkan yıkılmış, biraz ilerideki köftecinin yanına taşındığını
bilmesem, orada kahrolur dönerdim. Devam ettim oraya park etmiş, dinamolu,
bagajlı bisikletin yanından. Eczanenin önünden geçtim, Erol Amca göçmüştü bu
dünyadan, kıçıma kaç iğne batırdığını saymadan.
Sonra..sonra girdim iste dükkana. Her zaman tembih edileni
söyleyerek: "Doğan Torun'un oğluyum ben, 400 lük zımpara var mi Naci
Abi"
Isin tuhaf tarafi artik babam Naci Abiyi tanimiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder