3 Mart 2025 Pazartesi

400'lük zımpara

 


Öğle yemeği yenilip, altılı ganyan koşuları yavaştan başlarken, bu seferde Naci abiye doğru yollanma hazırlıkları başlardı. "Naci'ye git. Doğan Usta'nın oğluyum de. 400'lük zımpara ve üstüpü al".

2020 Şubatında on yıllar sonra, nalbur Naci abinin dükkanına doğru yürümeye başladığımda, hiç hatırladığım gibi değil idi hava. Kan donduran değil, kanı kıpırtısız aktıran bir soğuk vardır, hani böyle ağır çekim, siyah beyaz filmlerde olur ya, öyle yani. Hatırladığım ise sıcak yaz öğlenleri idi. Çünkü okul tatil olmuş, tüm arkadaşlarım köye gitmiş, sonbahar dönüşünde beni imrendirecek anılar biriktirmekte idiler. Dedim ya, hava sıcaktı. Dükkandan Yenişehir'e doğru, beyaz Pinokyo bisikletimle giderdim. Öyle Pinokyo değil ey okur! Bir kere dinamolu farı ve arkasında bagajı vardı. Bu bisikleti Almanya'dan Sabri amca getirmişti. Sabri amcanın, sıkı dur, beyaz bir Ford Capri'si vardı. 980 yıllarında Türkiye'de Ford Capri nedir, onu şimdi anlamak mümkün değil de sen şu ramazan günlerinde, ocakbaşına gitmiş gibi düşün. Ama o da başka bir hikayenin konusu olsun, Naci abi kral adamdır, bölmeyelim.

Yenişehir'e giden, havanın sıcak olduğu yolda ilerlerken sanırım en çok düşündüğüm denize girmek olurdu. Naci abinin dükkanı gri idi ve Naci abi hep gri, dizlere kadar uzanan bir önlük giyerdi. İki cebi vardı, o zamanlar saçları siyahtı. 

Dükkanın içinde ahşaptan kutular, kutuların içinde çiviler, pullar. Yine ahşap raflara dizili neler neler. Ya o üstüpüler ! Üstüpü nedir bilen azdır sanırım.  Bir çocuğun cumartesi öğleden sonrası, bahşiş alması için gerekir mesela. Tertemiz bir üstüpü ile silersin teslim edilecek arabanın köşelerini. Küçük, narin, kısa dokunuşlarla, 980'lerde nasıl saf sevgi ile öperse bir ortaokul çocuğu begendiğı kızı öyle iste.

Dükkan yıkılmış, biraz ilerideki köftecinin yanına taşındığını bilmesem, orada kahrolur dönerdim. Devam ettim oraya park etmiş, dinamolu, bagajlı bisikletin yanından. Eczanenin önünden geçtim, Erol Amca göçmüştü bu dünyadan, kıçıma kaç iğne batırdığını saymadan.

Sonra..sonra girdim iste dükkana. Her zaman tembih edileni söyleyerek: "Doğan Torun'un oğluyum ben, 400 lük zımpara var mi Naci Abi"

 

Isin tuhaf tarafi artik babam Naci Abiyi tanimiyordu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder