2 Ağustos 2024 Cuma

BORSA HİKAYELERİ 3 / FENNİ SÜNNETÇİ SUNULLAH & YAPI KREDİ BANKASI



982 yılının sanırım yazı idi. Nereden mi biliyorum? Yılı değil ama mevsimi bilmemim nedeni okulların tatil olması ve havanın sıcak olmasından oluşan kesişim kümesi. Bir şekilde pipimin geleneksel yöntemlerle kesilmesi bu tarihe kadar ertelenmiş. Sonunda Eyüp Sultan'dan kıyafetler alınmış, kocaman bir maşallah yazısı asılmış, içinde su olan adına ibibik dendiğini hatırladığım (dediğim gibi yanlış ise sonuçta bu benim hikayem ve istediğim gibi uydurabilirim) bir aletin ucundan üfleyince sesler çıktığı eğlencesine bu korku filmine bizzat katılmış olamam. Salona konulmuş olan kocaman yatağın oraya nasıl geldiğini de bilmiyorum. İlkokuldan arkadaşım Hasan, yeşil bir tabanca getirmiş. 3 tane renkli topu var. Tetiğe basınca namlusuna koyduğun rengarenk toplar kırmızı, mavi, sarı fırlıyor. O sırada beni masaya yatırıyorlar. Kirvem denen ve ne anlama geldiğini anlayamadığım kişiler, dayım ve Hristo Amca. Sünnetçi makası pipime tutturup sallıyor ve bana acımadığını ispatlıyor. O sırada sarı top Nuran Teyze'nin gözüne geliyor. Kesilen pipimin üstüne kesmeşeker kutusunun kapağını koyup yatağa yatırıyorlar. Başıma neler geldiğini ilk çişim geldiğinde anlıyorum.

Bu karmaşada sünnetim için sadece Hasan renkli toplar atan bir tabanca getirmiyor. Herkes gönlünce para ve altın da getiriyor. Annem o paraları bankaya yıllık faize yatırıp her sene gidip işletiyor. Kadıncağız her sene onu takip edip hesap defterlerini özenle saklıyor. Yıllar bu sefer 992'yi gösterip 17 yaşıma girdiğimde, üniversite kursundan arkadaşım Alparslan bana borsayı anlatıyor. Ben de bir şekilde hem kumbaramdakileri hem de annemi ikna edip bankadaki parayı Alparslan'a verip Yapı Kredi Bankası hissesi alıyorum. Hisseler inanılmaz yükseliyor. Alparslan bir gün diyor ki hisseler yavruladı. Sen bana hisseleri ver gidip bankadan yeni hisseleri alayım. Tamam diyorum. Akşam Alparslan arıyor ve diyor ki Sirkeci Yapı Kredi Bankası'na gittim. Hisseleri ben ATM'nin üstünde unutmuşum, çalmışlar. Öyle diyorum böyle diyorum olmuyor. Hisseler uçup gidiyor. Kırmızı renkli top büyük bir hızla pipime geliyor. Ama ne pipinin yarısı ne pipinin yarısından kalan sünnet parası kalıyor.

Bu yüzden bir daha Yapı Kredi Bankası almıyorum...

27 Temmuz 2024 Cumartesi

BORSA HİKAYELERİ 2 / CEVDET ABİ

BORSA HİKAYELERİ 2 


Sene 995. Sirkeci 4. Vakıfhan kalede. Geri dörtlü, Özturkler Büfe, Hacı Muhiddin, Beceren Köftecisi, Çakmakcılar yokuşundaki ciğerci. Tek forvet oynuyoruz; fotodaki Cevdet abi.

Sayılgan Menkul Değerler'in Vakıfhan'daki şubesinde 22 koltuk var. Yirmi ikinci en arka köşede. Genelde satışını karla yapıp 2 dakika keyif sürmek icin oturulur. Çünkü o mesafeden fiyatlar görülmez. Ha bir de Şemsettin abi oturur ki aslında hep Şemsettin abi oturur. Neden derseniz Sayılgan Sirkeci'de pek kimse kar etmez. Şemsettin abi de kar etmez. O ofis sorumlusudur. Çay demleme, elektrik kesilince jenaratörü açma, üç çeyrek ciğer alımı vb. görevleri vardır. Yirmi birinci koltuk ise kıdemli ve o zamanlarin efsanevi tahta dövüşcüsü Cüneyt abinindir. Yeri sabittir, kimse oturmaz.

İşte bu 21. koltuğun hemen arkasında bir dolap vardır. Yanında duran Beşiktaş efsanevi yeni açık tribününde gibidir. Tüm seans ayakta, al sat al sat. Ben o gün ön koltuklardan yer bulmuşum, ekranı seyrediyorum. Cevdet abi dolabın yanına heybeti ile kuruluyor ama ağzında sakız. Çak çuk çak. Uyuz oluyorum. Sifas aliyor, Köytas satıyor, Polylen alıyor, Nergis holding satıyor. Gumruk birligi spekulasyonu ile golleri sıralayacak. Olmuyor, zaman icinde hepsi batıyor. Ben tekstil sektöründe diye Kordsa almışım ama bunu bir Ekonomist dergisi biliyor bir de ben. O batmıyor ama çıkmıyor da.
Geriye 30 yil sonra yine aynı ciğercide yenen 3 ceyreğin fotosu kalıyor. 

Cok yasa sen aslan yurekli adam.

23 Temmuz 2024 Salı


Parmaklıklar soğuk.

Kara kalem tutan ellerim,

ilkokul sıralarında kaldı.

Biliyorum sakince oturmam lazım.

Belki karton bardakta,

çay aromalı sıcak bir su idi sadece.

Zahmet etmedin,

kaçtı gece yarısı düşüncelerim.

Sen beklemezken,

O karanlık zindandan.

22 Temmuz 2024 Pazartesi


Sana bu kokuyu nasıl anlatırım bilemiyorum. 

Sanırım önce akşam olmalı.

Gökyüzü lacivert, üstünde yıldızlar gerek.

Hafif bir rüzgar esmeli,

ağaçların yaprakları titremeli, 

sen üşümemelisin. 

Aylardan mayıs, günlerden salı olmalı.

Mutlaka deniz olmalı önünde.

Belki bir tekne, 

limanda sıkışıp kalmış bir tekne,

ışıkları suya vuran, 

balıkları kandıran.

18 Temmuz 2024 Perşembe

Borsa Hikayeleri 1 / Kordsa


 Yıl 994. Pazar olunca Ekonomist dergisi alınır, rakamların arasında kendince dolanır, pazartesi Sirkeci 4.Vakıfhan'da seansa gitmeden önce motivasyon olsun diye boğazda yalıların önünden yürünürdü.

Bilgisayar olmadığından, olanların da teknik analizden haberi olmadığı bir ortamda, gazetenin fiyat bölümleri her gün kesilir ve harita metod defteri sayfalari selobantla yapıştirilir, noktalar bildigin nakış gibi işlenir. Sonra yükselmesini beklediğin hissenin grafigi yataginin yan duvarina asılır.

Pazartesi sabah erkenden kalkilir, istiklal caddesi, yüksekkaldirim, karaköy, galata köprüsü derken 25 dakikada 4.Vakifhana ulaşılır. Düşün iett otobüsüne verecek para yok ! 

Dealera ulaşmak ayri bir maceradir. Ekonomist dergisi Kordsa'yi tekstil sektöründe gösterdiginden , gümrük birliginden etkilenecek diye, 5 lot alış ordinosunu binbir utangaçlikla rica edersin, sigara dumanlarinin arasindan çünkü kapali alanda sigara icmek yasak degildir ve senin cigerlerin sigara dumanina hassastir.

Ögle yemegi saat 12.00'de universitede 50 birimdir. Birim diyorum cunku lira mi kurus mu milyon mu kafam enflasyonist sureclere ayak uyduramadi. Beyazit'a okula yemege gidilir ve o zamanlar iki saat seansa ara verildiginden bir de basket maci cevrilir. Ders mi? Ders Vakifhanda idi. Oradan gecersem dikey gecis yapiyordun hayata:) 

Sonra...Sonra sokaga cikamadigimiz bir pazar sabahi, elime bir Ekonomist gecti. Kordsa'yi kimya sektörüne almislar !

15 Temmuz 2024 Pazartesi



Gece bütün acılar çöker yeryüzüne.

Şehirlere, dağlara, çöllere.

Bilinen ve bilinmeyen tüm yalanlar silinir.

Ve gece uyumayanlar,

Ancak o acılarla yüzleşebilecek,

cesur Don Kişot'lardır.

14 Temmuz 2024 Pazar

 ENDÜLÜS DİYARI - CORDOBA - 6. ve 7. GÜN

      Bilen bilir. Lakabım El Cordobes'dir. El Cordobes kimdir? Neden bu lakabı almışımdır? 2003 yılında kurumsal hayatımın başlarında, daha genç, hayata tutunmaya çalışan, risk almadan her gün nerede ise aynı şeyleri yapardım. Bir gün  çalıştığım şirketin lojistik direktörü Nurettin Bey geldi. Masama oturup:
- Ne yapıyorsun sen?
- Çalışıyorum.
- Kaç yaşındasın?
- 28
-28 yaşındasın ve her ay masrafları kontrol edip, muhasebeleştiriyorsun. Bir sonraki ay geliyor, sen masrafları kontrol ediyorsun, muhasebeleştiriyorsun ve bunu her ay yapıyorsun. Öyle mi?
      Evet dediğimde bana o güne kadar duymadığım El Cordobes'in efsanevi sözünü söyleyip gitti.
"Angelita, sana bu akşam ya bir ev alacağım ya da yasımı tutacaksın."

*     *    *    *    *   *    *    *    *    *    *    *    *    *    *   *    *    *    *    *    *    

     İşte Kurtubalı'nın memleketine gelmiştim. Kendime örnek aldığım matadorun barda oğlu ile fotoğrafını görmek beni gururlandırdı. Arenalarda ismi haykırılan El Cordobes; artık herkes seni alkışlıyor ve kimse yas tutmuyor.



      Cordoba tren garından otele kolayca yürüdüm. Otele eşyalarımı bıraktım. Yakındaki bir kafeye oturup, bir kahve ve pan con tomate söyledim. Adı gibi havalı olmasa da tadı mükemmel olan domatesli ekmek aslında. Kızarmış ekmek üzeri zeytinyağı, rendelenmiş domates, sarımsak ve tuz. İstanbul'a dönünce de uzun süre bu basit ama lezzetli kahvaltıyı sürdürdüm. 

      Şehrin sokaklarında, hissettirmeden hafif eğimle nehrin olduğunu umduğum yöne doğru kıvrılarak ilerledim. Kurtuba camii'yi merak ediyordum ama önce nehrin akıp akmadığını kontrol etmeliydim. Ünlü Roma köprüsünü gördüğümde adımlarımı hızlandırdım. Kalbim bir ritimde yerini arayan davul gibi ses vermeye başladı. Umut hala vardı. Nehrin debisi çok olmasa da hala akıyordu.


      Şehrin turist dolu ana merkezine doğru ilerlemeye devam edip yıllarca başka bir hayalimi süsleyen Kurtuba Camii'ye geldim. Bu devasa yapıyı anlatmaya çalışmayacağım. Çünkü bu ancak deneyimlenecek ve öncesinde bu kültürü okuyup hissedilebilecek bir mekan. Avluya giriş ücretsiz ama iç mekan ücretli. Ben ertesi gün sabah ücretsiz olduğu saatte gireceğim için, içi avluda sessiz bir kısımda oturup geçmişin seslerine kulak kabartmaya çalıştım.

     Kalabalıklardan uzaklaşarak arka sokaklardan birinde galiçya usulü ahtapotu tatma fırsatı buldum. Cordoba, Nisan ve Mayıs aylarında sanat etkinlikleri ve festivalleri ile çok renkli bir görünüme bürünüyormuş, anladım. Akşam bir klasik müzik konseri var. Otele gidip dinlenip biraz enerji toplamalıyım.


      Çok isterdim sana konserden bir kesit göstermeyi sevgili okur. Fakat teknoloji kurbanı olarak telefonumdaki tüm video ve fotoğraflar silindi. Sana ancak kurtarabildiklerimi ve aklımda kalanları anlatabilirim. Şunu söyleyebilirim ki bulutlu bir gün batımında çok keyifli bir dinleti oldu. İlk kez mızıkalı bir klasik müzik icrası dinledim.

      Akşam 10-15 yiyecek mekanının olduğu bir pazara gittim. Paella yapan bir hanımefendi ile şansımı denemek istedim. Yine olmadı. Bu gezide bir daha paella denememeye söz verdim.


       7.günün sabahı (şimdiki adı Cordoba Katedrali) Kurtuba Camii'ne gittim. Yine basit bir mimari. 850 adet sütun mekanın büyüklüğünü algılayamamaya yol açıyor. Katedrale çevrilirken bir miktar da sütunun kesildiği biliniyor. Bir saate yakın yarı hayal yarı uyanık gözlerim ortalarda dolandı. 



Zamanın kısıtlı arzı talebi karşılayamadı. Gerçek dünyaya açılan kapıdan geçip bir kahve aldım. Kahve ağaçlarının arasında dolanan şempanze, leopar ve vaşaklar arasında gün kendini öğleden sonraya kavuşturdu. Çeşmelerden birinde yüzümü yıkadım. Ayna olsa kendim olmadığımı görürdüm. Yürümeye devam edip bir Endülüs mutfağı deneyimi yaşamak üzere başka bir kapıdan girdim.

      Evlerin bazılarında çok güzel avlular çiçekler, ağaçlar ve dekoratif malzemelerle süslenmiş. Üstelik Nisan sonu Mayıs başı bir de festivali var. Bu evlerden bazılarını ücretsiz olarak gezebiliyorsunuz.

       Sonra...Sonra kimsenin uğramadığı bir sokakta yıkık bir binanın basamaklarına oturdum. El Cordobes geldi , o da oturdu. Nurettin Bey'in ise nerede olduğunu ikimiz de bilmiyoruz. Boğaları öldürmekten hoşlanmadığını anlattı. Zaman öyle idi dedi. Keşke her şey şu avlular kadar güzel olsa idi ama değildi diye basamaklarda gözü doldu. Kalabalıklardan uzak bu köşede oğlunu çok sevdiğini söyledi. Kapının birinin ardından bir şempanze çıkıp El Cordobes'in traje de luces'ini çalıp kaçtı. Ben yerimden kıpırdayamadım. El Cordobes aldırmadı. 

      Cordoba'da birileri mızıka ile klasik bir parça çalıyor. Nehir yıllardır aktığı gibi Roma köprüsünün altından akıp geçiyor...



İpuçları:

* Cordoba Cami'ne 08.30 - 09.30 arası giriş ücretsiz.
* Alcazar Sarayı perşembe günleri 18.00'den sonra ücretsiz.
* Nisan sonu Mayıs başı Cordoba için en güzel günler.
*Aşık olmak güzel şey şu ayrılık olmasa !